Annem, Ege ve ben eski Antepe gittik. Bakırcılar çarşısındayız.



Banu ve Boranın oğlu Ilgazın doğumgününe gittik, eğlenceliydi.


İlk hafta ben de onunla kreşteydim, o içeride sınıftayken ben kameradan onu izliyordum. Bu yüzden de çok rahattı ama ikinci hafta ben de kreşte olmama rağmen Egeye işe gittiğimi söyledik ve kıyametler koptu. İki hafta boyunca ağlayarak okula geldi. Hala daha sabahları gitmek istemiyor. Her sabah "anne beni okula dötürme" "anne işe ditme" "anne okuldan sonra beni neden almican?" "anne neden işe gidiyon?" "anne sen de okulda kal" gibi bir dünya soru ve istekle boğuşmak zorunda kalıyorum. Her sabah ben bırakıp her akşam ben alıyorum. Babasını istemiyor. Bir buçuk senedir babasından ayrı olunca ona alışması da o kadar kolay olmuyor.
Kreşe başlamasıyla hastalıkları da başladı. Şu anda üçüncü gribi geçiyoruz. Önce Ege peşinden Tahirle ben... Bıktık hastalıktan... Bir gece Ege salonda uyuya kaldı, ben de yanında oturuyordum. Beş dakikalığına içeri gittim. Babası yanındaydı. Geldiğimde Ege bana bir kızdı "ben babamı tanımıyomkiiiii, niye beni bırakıyorsun" diye. Gülsem mi ağlasam mı? Kuzucuğumun evi değişti, bakıcısı gitti, kreş geldi, üstelik babasını da tanımıyormuş:) Sabit kalan tek şey "anne". Napsınki çocuğum. Bazen "evimize gidelim anne, ben burayı sevmedim, götür beni" diyor. Alışması çok zaman alacak bence.


Antepte dünyanın en büyük üçüncü hayvanat bahçesi varmış, onu görmeye gittik geçen hafta. Akvaryum kısmını çok beğendik.