Lilypie Fifth Birthday tickers

Lilypie Fifth Birthday tickers

9 Aralık 2009 Çarşamba

Birtanecik oğluşum!

Duygu ablasıyla oynamaya doyamıyor tosbağacık:)
Çok mu yakışıklısın sen! Hayatım, balım benim...
Egecim, bir akşam kendi tuvaletine çişini yaparken bana dönerek hayretle "anneee, benim pipim delinmiiiş!!!" demez mi:)))
Birşey çok hoşuna gittiği zaman da öve öve bitiremez. Geçen akşam nesquikli sütünü verdiğimde "anne, daha önce bu kadar düzel süt içmemiştim, mmmm, netiiis" diyerek memnuniyetini ifade etmişti:)
Bu aralar kitap delisi oldu çıktı, kitapları okumakla kalmıyoruz. Okuduğum kitapları daha sonra resimlerine baka baka anlatıyor, yetmiyor canlandırıyoruz da... Ben aslan oluyorum o fare ve başlıyoruz tiyatroya...
İyiki doğdun benim dünyalar tatlısı oğluşum...
Ömrün boyunca çoooook mutlu olman dileğiyle. Seni ÇOOOOOK seviyorum birtanem.


6 Aralık 2009 Pazar

Bayramda Zonguldaktaydık

Bayramdan önceki hafta Ege'nin babaannesi bize geldi ve babaanne Uşağa döndükten sonra biz de Konya'yı görmeye gittik. Ama orada fotoğraf çekecek zamanımız olamadı. Bir günde gezip görüp döndük. Bayramın ilk günü Uşağa gidip ikinci gün Zonguldağa geçtik. Özgüller bu bayram gelemediler, Orkun geldi. Bayramdan sonraki haftayı da Zonguldak'ta geçirdik. Bir yıldır gelemiyordum ve özlemiştim artık. Çok çabuk geçti yazıkki. Annem hastaydı, peşinden Ege de hasta oldu. Ramazan amcamlara minik Mehmeti görmeye gittik ama Ege hasta olduğu için sadece Tahirle ikimiz gidebildik. Vaktimiz daha çok evde geçti. Ama güzel geçti:)

Rakı-balık muhabbeti olmazsa olmaz:)


Anneannemizin boynundan ve ağzından yazması eksik olmadı, hastaydı çünkü:)

Anneannesi kaktüslerden bulmuş, evdekiler eskidi diye arıyordum ama bulamamıştım... Ege bunlara bayılıyor çünkü kaktüslerle daha çok şekil yapabiliyor...

Deniz manzarasıyla kahvaltı keyfine diyecek yok açıkçası... Kahvaltı bitmek bilmiyor burada:)



Egenin doğumgünü aslında 11 Aralıkta ama annemler o tarihte olamayacağı için erkenden kutladılar... İyiki doğdun Eeegeee....





Burdura döndük artık... Rutin hayatımıza devam.....











1 Kasım 2009 Pazar

Bayramda Ösdül, Devrim, Orkun ve babamız geldi.

Özgül çarşambadan geldi, iyi de oldu. Bu kadar uzun beraber olamıyorduk ne zamandır. Özgül, Ege ve ben Isparta'ya gittik bir gün. Ege'yi zaptetmek biraz zor oldu doğal olarak...








Ösdül hep Ege'nin peşindeydi, ikisi de birbirini çok özlemişler:)



Cuma akşamı Orkunla Devrim de bize katıldı, cumartesi de babamız geldi. Sabah hep birlikte kahvaltı ediyorduk. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı olduğu için herkes balkonuna bayrak asmıştı, tabii biz de. Özgül Ege'ye sordu "Egecim, neden balkonlara bayrak asmışlar?" Ege: Düşmesinler diye:)))) Kahvaltı sırasında konu geçen hafta Ege'den kontrol için kan alınmasına geldi. Ege de "dövcem doktorların hepsini" deyince Tahir de "Egecim ben de doktorum ama "diye cevap verdi. Ege: Sen de miii?:))) Verdiği cevaplarla öldürüyor bizi.... Akşam hep beraber güzel bir yemek yedik.


Seni şımarık şey:)
ve tabii ki her güzel şeyin bir sonu var:(

22 Eylül 2009 Salı

Bayram tatilimiz süperdi!

Bayramdan önceki gün Ege mutfakta hamur oynamak istedi, hamur konusunda usta oldu artık. Arabalarının her yerine sokuyor hamurları, aslında onları kalıp olarak kullanıyormuş. Mesela Şimşek McQueen'in üzerini hamurla kaplıyorsa hamurla "şitme makkuin" yapıyor oluyormuş:) Herşeyi yapmaya çalışıyor...





Cumartesi sabahı Egeyle Burdur'dan çıktık, Antalya havaalanından babamızı alıp doooğru Side'ye... Otele kendimizi atar atmaz mayoları giyip havuza atladık (deniz çok dalgalıydı çünkü). Bu tatilin en süper haberi "Ege artık kolluklarla kendi başına yüzebiliyor". Ağustosta korkuyordu kendisi yüzmeye ama bu sefer başardı ve öyle mutlu oldu ki:) Biz her ne kadar onu yalnız bırakmadıysak da o sürekli "ben tendim, ben tendim" diyerek bizi itiyordu. Çok eğlendi Ege bey. Havuzdan hiç çıkmak istemedi. Yorulunca havuzun kenarına gelip tutunarak dinleniyordu. Hiç birşey öğretmemize gerek kalmadan kendisi havuzu başından sonuna gitti tosbağa, hatta kendi etrafında dönüyor kendince oyunlar yapıyordu. Onu izlemek müthiş bir keyifti.


 



İşte dinleniyor tosbağacık


Tabii ki çocuk havuzundan daha çok hoşlandı...

Hiç korkusu yok, çıkıp çıkıp kaydı...





Veee bayramın ilk günü Ege'nin arkadaşları da bize katıldı. Melis ve küçük Ege... İşte bu Melis...

Bu da minik Ege, yani minik Bonus:) yerim ben seni...

Babamız her daim oğluşunun yanında:)
Bizim dünya tatlısı arkadaşlarımız, birlikte çok güzel bir tatil geçirdik...

Ege koşup diğer çocuklar gibi havuza atlamak peşinde... O kadar da değil tabii ki...







yüs yüs yüs...

Bayramın ilk gecesi bayram eğlencesine katıldık, çocukluyuz mocukluyuz demeden:)

Egeyi zaptetmek biraz zor oldu...



Annesinin kulağını yoklamazsa olmaz:)) Kulağımla oynamayı çok seviyor, hatta öyle uyuyor...

Ege'nin yaramazlıkları Melis'i de kışkırttı:) Burda Ege canavar olmuş Melis'i korkutuyormuş...

Ana-oğul yüzüyos...


Havuzdayken bana bir soru sordu Ege.
Ege: Anne mutlu musun?
Anne: Mutluyum Egeciğim
Ege: Ben de mutluyum baba da mutlu
Nereden aklına geliyor böyle şeyler:) Annesi ve babası yanında, full time eğlence de var, daha nolsunki bir çocuk için. Neyse askerliğin bitmesine az kaldı.


Beni sevdiğini başka bir şekilde ifade etti bu sefer:)
Ege: Annecim seninle durur duyuyorum.
Anne: Ben de seninle gurur duyuyorum Egecim.


Egeyle Melis havuz kenarında uslu uslu oynuyorlardı:)


Akşam odaya dönerken Melisle elele tutuşup yürüdüler, Melis ablası çok sevmiş Ege'yi, Ege de onu çok sevmiş. Beraber koşup oynadılar "artadaşım nerde?" "artadaşım delsene"...
Benim tatlı kurbağam, göbekli şekerim...


Yine süper bir tatil sona erdi, yine doyamadık... Hele Ege hiç doyamadı.